Print Al |
Yenilenebilir enerji alanında yatırım yapmak isteyenler Enerji Bakanlığı’yla Genelkurmay arasında sıkışmış durumda. Gerek bakanlık, gerek Genelkurmay’ın “olur”u olmadan yatırımcılar faaliyete geçemiyor. Son yasa değişikliğiyle MİT de işin içine dahil edildi. Yalnızca İzmir’de 781.45 megavatlık rüzgâr santralı yapım izni bekliyor. “Bürokrasi bu kafayla giderse Türkiye enerjide dışa bağımlı olmaktan sonsuza kadar kurtulamaz.” Bu sözleri söyleyen enerji sektöründe önde gelen yetkin kişilerden birisi. Olayı deştikçe altından ilginç bazı bilgiler çıkıyor. Örneğin yenilenebilir enerjinin bilerek ya da bilmeyerek önünün kesildiği. Daha açık söylemek gerekirse mevzuat hazretleri gereği yenilenebilir enerji alanında yatırım yapmak isteyenler Enerji Bakanlığı’yla Genelkurmay arasında sıkışmış durumdalar. Yani gerek bakanlık, gerek Genelkurmay’ın “olur”u olmadan yatırımcılar teminat bedellerini ödemiş olsalar bile faaliyete geçmekten engellenebiliyorlar. Bir de üstelik yatırdıkları teminat bedeli devlete “irat” kaydediliyor. Son bir yasa değişikliğiyle MİT de işin içine dahil edildi. Türkiye Rüzgâr Enerjisi Birliği’nin (TÜREB) Şubat 2012’de yayımladığı sektör raporuna göre İzmir ili sınırları içinde toplam 781.45 MW yatırım bekleyen rüzgâr enerjisi santralı (RES) bulunuyor. Bölgedeki yatırımcılar bunların faaliyete geçebilmeleri için Genelkurmay Başkanlığı’nın değerlendirmelerini bekliyorlar. Genelkurmay Başkanlığı’nın değerlendirmeleri olmadan yatırım için gerekli imar izinleri alınamıyor. Dolayısıyla da bankalarla kredi, türbin üreticileriyle de türbin tedarik sözleşmeleri yapılamıyor. Çeşme havzasında bulunan toplam 459 MW kurulu güce sahip 17 proje 2008’den bu yana yatırım için bekliyor. 49 yıllık lisans sürelerinin beş yılı ilk olarak Çeşme bölgesindeki RES’lerin bağlanabileceği trafo merkezlerinin mevcut olmaması, sonraki süreçteyse Genelkurmay’ın radar değerlendirmelerinin bir türlü sonuçlandırılamaması nedeniyle deyim yerindeyse havaya uçmuş durumda. Bu da yetmiyor. 5 yıl mücadele etmelerine rağmen yatırımcıların lisansı yatırıma dönüştürememe riski de var. Bu nedenle Türkiye’de lisans almış, ama bunu hayata geçiremediği için batmış ciddi sayıda yatırımcı bulunuyor. Daha açık söylemek gerekirse yatırımcı devlete güvenerek devletin verdiği lisansı almasına karşın ağır bürokrasi içinde yok olup gidiyor. 5 yıllık elektrik üretim kaybının parasal değeri 520 milyon Avro düzeyinde. Buna ek olarak 17 proje içinden orta gerilimden bağlantı kuracak 10 proje henüz bağlantısını yapabilecekleri santralları olmamasına karşın trafo merkezlerinin inşaatı için proje sahiplerinin TEİAŞ’a 22 milyon lira ödeme yaptığı belirtiliyor. Adım atılmadı Özellikle Çeşme havzasındaki yatırımlarının zora girmesinin nedeni olarak bunların bölgedeki radar sistemlerinde olumsuz etkiler yapmaları gösteriliyor. Oysa dünyada havacılık sektörünün RES projeleri için kullandığı “Eurocontrol Guide 130” yönergelerinde de belirtildiği gibi rüzgâr türbinlerinin radar sistemleri üzerindeki etkileri ortadan kaldırılabiliyor. Uzun dönem bu sorun beklemeye alınmış, 2012’de TÜBİTAK devreye girerek bu boşluğu doldurmaya çalışmıştı. Ancak, somut adımlar bir türlü atılamadı. Hatta bazı bölgelerde hemen 1 km. yakınındaki komşu projeye izin verilirken bir diğerine izin verilmediği de biliniyor. TBMM’ye sunulan yeni Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı 6. maddesi kapsamında yeni projelerde benzer sorunların oluşmasına engellemek için ön lisans uygulamasının öngörüldüğü belirtiliyor. Ancak alınan bilgilere göre özellikle Çeşme havzasındaki halihazırda lisans sahibi olan yatırımcıların mağduriyetleri sürüyor. Enerji piyasasındaki yetkili ağızlar biraz da sarakaya alarak “Kuvvetler ayrılığını tartışıyoruz. Ama ortaya çıktı ki her bakanlık ayrı bir kuvvetmiş. O yüzden yatırımcı muhatap bulamıyor; iflaslar artıyor” diyor. Leyla Tavşanoğlu |
Kaynak: Leyla Tavşanoğlu , Link : www.cumhuriyet.com.tr
Anahtar Kelimeler: gündem, yenilenebilir enerji,